Dil pabuç

Deniz dört yaşına yaklaşırken kelime haznesi de, yaratıcılığı da dudak uçuklatan boyutlara vardı. İlk kelimesini dokuz aylıkken söyleyen, o günden beri de susmak bilmeyen Deniz oğlumun söyledikleri her gün bizi daha da şaşırtıyor, düşündürüyor, ve tabii ki yerlere yatmak suretiyle güldürüyor.

Önce az önceki son bombasından başlayalım:

Mekân: Deniz’in yatak odasında, kitap okuma köşesi olarak da adlandırabileceğimiz minderlerin üzeri

Deniz, annesiyle yan yana oturmuş, yatmadan önceki kitap okuma seansına başlamak üzeredir. Babası, kitabı okumaya hazırlanan annesine kapıdan seslenir: Deniz’i diğer yanına alsaydın. Işık senin tarafında kaldı, şimdi kitabı iyi göremeyecek.

Deniz cevap verir: Ben salak mıyım?

***

Mekân: Bodrum, Deniz’in büyük teyzesinin evi.

Deniz’in birkaç hafta önceki, üstelik de oldukça acı verici kabız olma macerası henüz hatıralarda tazeyken, bir şekilde konu açılır ve annesi Deniz’e -fırsat bu fırsat- her gün meyve-sebze yemenin ne kadar önemli olduğunu, sabahları kuru kayısı yemezse başına gelebilecekleri anlatmaya koyulur. Deniz derhal sözü devralır:

Anne, kakanı heeer gün yapmazsan, poponda kalar. Sonraaa, büyür, büyür büyür (ellerini iki yana açarak) kocaman olar. Ve çıkmaz. Sonra popon da büyür.

***

Mekân: Bodrum-İstanbul istikametindeki araba.

Annesinin sözünü dinlemeyip kahvaltı etmeden yola çıkan Deniz kısa süre sonra arabada kusar. Her ne kadar çoğunu torbaya isabet ettirse de üzerine başına bulaşan kalıntılara sinirlenmeden edemez. Ve bağırır: Salak kus!

***

Mekân: Deniz’in yatak odası.

Annesi, Deniz’e iyi geceler diledikten sonra sarılır, koklar, öper ve Seni çok seviyorum der.

Deniz cevap verir: Ben de seni çok seviyorum anne. Sen hiç iğrenç falan değilsin.

***

Deniz, Derin’in emziğini görüp görmediğini soran annesine, bir yandan da el kol hareketleri yaparak tarif verir: Şeyde… Düz git. Sağa dön. Orda…

***

Mekân: Mutfak.

Deniz, bir yandan favori yemeklerinden makarna ve et soteyi iştahla midesine indirirken diğer taraftan da kavram karmaşası yaşar: Anne, makarna çok güzel olmuş. Nefret ettim.

***

Bir şeylere kızmak, ve kızgınlığını maço bir şekilde ifade etmek Deniz’in en sevdiği şeylerdendir bu ara. Dolayısıyla trafikte diğer arabalara “kızan” annesini her fırsatta taklit eder. Annesi ne zaman kornaya bassa Deniz de arkadan İğrenç! Rezalet! gibi annesinden öğrendiği öfke ifadelerini ya da N’apıyorsun sen?! gibi çıkışları bol keseden kullanır.

Güzel bir günün sonunda, tam da yatmaya hazırlanırkenki bir sohbet sırasında Deniz yine yumurtlar: Anne, sen bugün bana hiç kızmadın. Salak demediiin, deli demediiiin, eşşekkafalı demediiin.

Annesi şaşırır: Deniz’ciğim, ben sana kızınca böyle şeyler mi söylüyorum???

Deniz lafı gediğine koyar: Hayır, ama arabalara söylüyorsun.

***

Deniz, Derin’in yanından geçerken onu yan bakışlarla süzüp yanağına makas atarak fıssstık der.

***

Deniz, salonda annesiyle sohbet eden anneannesine odasından, evin taa öbür ucundan seslenir: Anaaneee! Susar mısın, uyuyamıyorum!

***

Annesi, Deniz’e TÜBİTAK’ın Tepeden Tırnağa Vücudunuz kitabını ilk kez okumaktadır. Kitabın Minicik bir nokta kadar başlıklı ilk bölümünde, her şeyin nasıl başladığı şöyle anlatılmaktadır:

Başlarda annenin karnında minicik bir nokta kadardın. Öylesine miniktin ki, bu “i” harfinin noktasının içine bile sığabilirdin. Şaşırtıcı, değil mi? Ama günler geçtikçe büyüdün, büyüdün ve sonunda annenin karnı kocaman bir balon gibi oldu.

Annesi, bu paragrafı okuduktan sonra sayfayı çevirip yeni bir paragrafa başlamak üzeredir ki Deniz düşünceli bir şekilde konuşur: Anne, ben de bi zamanlar miniciktim, di mi? Minicik, iğrenç, pis bi böcektim.

***

İşte böyle… Daha neler var ama şu anda toparlayabildiklerim bu kadar.

Ba-ba-baaa ile başlıyor, sonra böyle insanın ağzını açık bırakıyor bu keratalar. Bakalım daha neler duyacağız.

Sizler de paylaşsanıza ufaklıklarınızın yumurtlamalarını. Gülerek başlayalım yeni haftaya 🙂

31 Yanıt

  1. Aslında neler var, ama bugün olan ve ilk aklıma geleni paylaşayım. Babamız oğlana döner yediriyor, bir ara dalmış, bizimki de ağzı açık bekliyor ve babasına şu şekilde sesleniyor : Dönerci :)) Bu arada oğlum 27 aylık :))))

  2. hey allahım yaa! 😀

    Sonuncusu en bombasıymış bence.’minicik,iğrenç,pis bir böcektim.’ :))
    Gözümden yaş geldi gülmekten!
    Sen çok yaşa e mi Deniz!

  3. Elif’cim yatmadan önce sitene girdim neler var diye. Uzun zamandır bakamıyordum ve inan bu yadıklarını okurken gözlerim yaşlarla doldu. Bir iki tanesine gerçekten çok güldüm bir tek ben değil satırları okuduğum eşim de çok eğlendi. Makarna ve böcek olayı tam bomba olmuş.

    Ah ah zamane çocukları. Deniz’e kocaman sarılmak istedim 🙂

  4. ufak bir kavgadan sonra Kuzey bana küser: “anne seni sevmiyorum, sen artık böceklisin!”

  5. benim kuzenimin de şöyle bir konuşması olmuştu :
    tübitak ın vücudumuz kitabı tarafımdan hediye edilmiş ve ona okunuyordu. bir gün dışarda bir restoranda herkes yemeğini yerken ve sessizlik hakimken emrecim annesine o parlak sesiyle şöyle sormuş : ‘anne, babam sana yumurtalarını bıraktı da ben doğdum dimeeeee ?! ‘ 🙂

  6. Bizim bugunku olayimiz:
    Sertab Erener’in rengarenk adli sarkisini mirildanan annesine donup
    B: “anneee, sen bu sarkiyi cok seviyorsun di mi?”
    Anne: “evet annecim seviyorum”
    B: “ama bu cok manasiz bir sarki” (gercekten bu kelimeyi kullandi bu arada)
    Anne: Peki sence hangi sarki manali?
    B: Caillou’nun sarkisi (Bu aralar surekli onu mirildaniyor)
    Anne: Peki:)

  7. Anadolu Sigorta ‘nin cok guzel bir reklami var . Iki kucuk cocuk parkta konusuyor . Erkek kiza soruyor ;
    E: Benim babam doktor , senin baban ne ?
    Kucuk kiz HERSEY olan ANNE ‘yi anlatmaya basliyor ;
    : Benim babam da doktor . Benim annem hem doktor ,hem ogretmen ,hem muhendis, hem itfaiyeci, hem kuafor , hem ayakkabi baglayicisi 🙂

    Bu reklami izlerken oglum Deniz saymaya basladi ;
    Benim annem hem doktor ,hem kasaci , hem paraci , hem tamirci .
    Ben: Kasaci ne demek oglum? Kasaci ne yapiyor ?
    Oglum : Hani kasada para oduyosun ya anne . Iste kasaci o demek 🙂

    Iyi haftalar
    Hasene

  8. Masallah, zamane çocukları 🙂 okumak çok keyifliydi..

  9. Bin olaydan sadece aklıma su anda gelenler:

    1. Anaokuluna giden Ekin bir akşam korkuyla eve döner. Tirsarak ablama “Anne, Atatürk ölmedi, içimizde mi yaşıyor?” diye sorar. Ablamın “elbette yavrum” yanıtıyla Ekin göğsüne yumruk atmaya başlar: “Peki böyle böyle vursak ölür mü?”

    2. Bütün gün yaptığı yaramazlıklar ve çıkardığı çıngar yüzünden odaya hapis cezası alan Can, ablam kapıyı kaparken seslenir “Hayallerimi öldüremezsin!”

    Not: “Salak sus!” olayinin hastasiyim. Bir de “Minicik, iğrenç, pis bi böcektim”e koptum.

    • Umut Abla’nın hala bu yorumları nasıl olup da kitaplaştırmadığı bir merak konusu bende 🙂

      “Hayallerimi öldüremezsin”miş.

      Bir şey daha vardı, bunun bir kız arkadaşı vardı, onunla bir şeyler olmuştu ama hatırlamıyorum şimdi neydi. Yine kopuk bir şeydi.

      • Ekin 4-5 yaslarinda yine hasta olmus ve kicindan antibiyotik igneler yemektedir her gun. Eve kiz arkadasi (!) Nil ve annesi ziyarete gelmislerdir. Ablamla Ozlem abla kendi aralarinda Ekin’in igne olacagini konusurlarken (ablam hemen yandaki saglik ocagina goturecektir) Nil bu konusmayi duyar. Ablamlar Nil’e sakin Ekin’e birsey soylememesini salik verirler, o da tamam der.
        Ablam Ekin’i asagiya goturmek icin ayakkabilarini giymesine yardim ederken Nil de kapinin orada duvara yasli mum gibi durmaktadir.

        Ablam bir dikkat eder, Nil orada sessiz sessiz birseyler soyluyor. Kulak kabartir, Nil gizlice, Ekin’e bile bakmadan ama Ekin’in duyacagi sekilde “Ekin hemen kac… Odana, kos, kendini kilitle!” demektedir. Iste ask budur. Hem basina gelecekleri soylemiyor (sozunu tutuyor), hem de Ekin’i koruyor. Ama tabii hazin son, Ekin aglaya aglaya kicina igneyi yiyor.

        Bir de Ekin ve Nil yuvadaki top havuzunda evlenmislerdi ve Ekin aksam ablama anlatirken “nikah maymunu”nun gelip onlari evlendirdigini soylemisti. Ay daha cok var, insan unutuyor.

        • Heh, işte buydu 🙂

        • Ay ilahi Uygarcım, neleri hatırlıyorsun, süpersin vallahi. Bu Ekin ve Nil ikilisi şimdi de birlikte aynı liseyi kazandılar, bizi gülmekten patlatmaya devam ediyorlar. Geçen sene, yani bunlar 8. sınıftayken aynı matematikçiden kurs aldılar. Bir problemde aynı kümesteki tavuklarla tavşanların ayakları toplamı şudur, kaç tavuk kaç tavşan vardır felan gibi bişiler soruluyor, bizimkiler tavşanları da 2 ayaklı sayıyorlar. Öğretmen delirip “Yahu çocuklar tavşanın 2 ayağı olur mu!” diye isyan edince bizimkiler cevabı yapıştırıyor ” Bugs Bunny’nin 2 ayağı var amaaa!!”
          Yıllar çok çabuk geçiyor bayanlar, kuzucuklarınızla geçirdiğiniz her anın tadına varın.

          • Off, cok iyiymis abla yaa! Bugs Bunny! Yuh, bir de 8. siniftalar. :DDD Koca essek oldular ama yine de yemek istiyorum ben.

    • bu Ekin’i tanımak isterim, yarıldımmm..

    • Uygar hala yaslar akiyor gozlerimden :))))))

  10. Harika bu Deniz oğlan. Öldüm gülmekten hepsine. Bizim henüz pek konuşma maceramız yok malum 14 aylık daha ama ona güneş gözlüğü takıp “artist oldun” diyoruz. Geçen gün ben ayna karşısında saçlarımı düzeltirken beni izliyordu ve birden bana “artist” dedi:-)

  11. gülmekten öldüm”vursam ölürmü?” olayına=)

  12. hayatımda belki de ilk defa, tek basimayken bilgisayar karsisinda kahkahalarla guldum. alem laflar, ben de en cok makarnadaki kavram karmasasi olayina koptum. bu sabah gerceklesen taptaze bi diyalogla katkida bulunayim: oglan uyanmis, yatakta keyif yapmakta… benim de kanim kaynadi, yanina uzandim, biraz oper-severim diye. bizimki “ıııhh anneee ı-ıh” falan dedi. “n’oldu oglum, gelmiim mi yanina” diye sordum. “gelme, cunku sen soguksun, babam sicak, sen soguksun” dedi. nasil bozum oldum, nasil sinirlendim anlatamam. ne yapalim, ellerimiz ayaklarimiz buz gibiyse yani? git babana saril, gicik sey:)

  13. Benim buyuk kiz 3 yasinda kadarken bir ara cok hastalandi. Cocuk alttan ustten gidiyor, ates 40 derece. Olacak gibi degil. Gecenin 2’sinde aldik apar topar hastaneye. Acilin bekleme salonundayiz. Benim kiz yari baygin bir sekilde kucagimda. Duvar yok, her yer cam, karsidan bir araba geliyor ve farlari tam da bizim ustumuze parliyor. Benimki hafifce gozlerini aralar ve soyle der, ‘Anne, gunes gozluklerim nerde?’
    Guler misin aglar misin halimize? 🙂

  14. kızım şu anda 4 yaşında.erken konuşan ve hiç susmayan bir çocuk. yaptıgı,söylediği ilginç şeyleri yazmazsam unutuyorum genelde.o yüzden, küçük yapışkanlı kağıtlara yazıp dolaba yapıştırıyorum.gelen giden de okuyup gülüyor, hem de saklayıp büyüdüğünde ona vereceğim inşaallah.
    birkaç örnek; birlikte birşeyler çizip isimlerini öğrenirken , bulut çizdim.bak bu bulut dedim.
    dediki; şimdi de hava akımı yap!
    nası yani , nasıl oluyor hava akımı derken , işaret parmağını ağzına sokup çıkarıp yukarı dogru tuttu!
    bak bu hava akımı dedi!
    o zamanlar çookk nadir tv izleyen kızım keloğlanda görmüş olayı! (yaş 2)

    ters duran ketçap şişesi için; anne düz çevir de beli ağırmasın! (yaş 2)

    anne ben büyüdüm, şimdi sana Fatma diyim mi? !
    (yaş 3)

    apartmanın kapısını anahtarla açmayı başarınca;
    kendimle gurur duyuyorum!
    (yaş 4)

  15. Çocuklar alemler ya..çok şekerler ama 🙂
    Bizim oğlanın macerası da aynen şöyle..bir sürü var da şu an aklıma gelen en komiği ve bizi mahçup edeni şöyşe gerçekleşti. Bir gün halamlardayız..kalabalık da sayılır. Babası wc’ye çişini yaptırmaya götürdü. Çişini yaptıktan sonra babası oğlanın donunu çekerken babasına ne dese beğenirsiniz? – Baba senin pipin büyük mü? :)))) hepimiz koptuk ama eşim çok utandı :))

  16. Biz de oglumla gecen gun bir konsere gittik. TRT, 3 tane kamerayla cekim yapiyor, kameramanlar o kocaman kulaklikli-mikrofonlu “headset”leri takmislar, aralarinda konusuyorlar. Biz de ondeyiz, oglum kameralari inceliyor dikkatle (yas 2.5). Bir sure sessizlik oldu, sonra kameraman mikrofonundan -herhalde diger kameramanlara- “biz haziriz” dedi. Bunu duyan oglum da: “biz de haziyiz” !

  17. Ben en çok annenin trafikte kızdığı kelimelere takıldım: İğrenç, rezalet, deli, eşşekkafalı, ne yapıyorsun sen? gibi… Birden acaba benim kız büyüyünce neler diyecek diye düşündüm; umarım okkalı küfürlere çok erken başlamaz :)))

  18. Ben en çok annenin trafikte kızgınlığını gösterdiği kelimelere takıldım: İğrenç, rezalet, deli, eşşekkafalı, ne yapıyorsun sen? gibi… Birden acaba benim kız büyüyünce neler diyecek diye düşündüm; umarım okkalı küfürlere çok erken başlamaz :)))

  19. Elif, bazı yazıları geriden takip ediyorum… Bayıldım Deniz’in laflarına. Böyle espritüel çocuklara bayılıyorum!!! Ya ben hiç yazmıyorum bunları, unutuyorum dolayısıyla… Zaten son haftalarda artık pek bilmiş bilmiş konuşmaya başladı benimki??…
    Desene benim popo meğersem her gün kuru kayısı yememekten büyümüş 😛

  20. Süpersiniz, çok teşekkürler paylaştığınız için.

    Hepsine bayıldım, ama itiraf etmeliyim favorim Ekin’in kız arkadaşıyla yaşadığı maceradır 🙂

  21. […] yaşı itibarıyla giderek çenesinin düşmesi ve diyaloglarının entelektüel kalitesinin (!) artması da itiraf ediyorum beni Türkçeye kaymaya zorladı. Karşınızdaki kişi size […]

  22. Mutfakta yemek yapıyordum.içeriden 3 yaşındaki kızımın ” beni bıyyak, lütfen beni bıyakıy mısın!! bıyyaakk ” diye kendi kendine konuştuğunu duyunca endişelenip salona koştum..Meğer patiğinin ipi takılmış koltuğun ayağına kurtulmaya çalışıyor. Ben de ” Koltuk !! çabuk kızımı bırak” deyip onu kurtardım..bana dönüp ” anne ne şaşkınsın..mobilyalay konuşamaz kiii bilmiyor musun ”dedi..

  23. […] Şu Konuşana – Deniz’in dili pabuç gibi uzayıp inciler döktürmeye başladığından beri aklımda olan bir şey var: Blogumun bir köşesinde gerek Deniz’in, […]

ÇokBilmiş için bir cevap yazın Cevabı iptal et