Yağmur nedir?

Radikal gazetesi yazarı Ezgi Başaran’ın bir yazısı vardı bugün: Bizim zamanımızda bir kümülüs vardı.

Geçen hafta, İstanbul’da bir ilköğretim okulu öğrencileri, ekmeğin nasıl yapıldığını öğrenmek üzere İstanbul Halk Ekmek’e ziyaretle gitmişler. Ziyaretin ardından, Yağmur Rahmettir adlı bir kitapçık dağıtılmış öğrencilere. İstanbul Halk Ekmek’in, ilköğretim öğrencilerine dağıtılmak üzere hazırladığı beş kitaplık bir serinin bu ilk kitabını şöyle anlatıyor Başaran:

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve İstanbul Halk Ekmek Müdürü Salih Bekaroğlu’nun “Sevgili Çocuklar” hitabıyla başlayan ve ekmeğin kültürümüzdeki önemine değindikleri kısa metinlerin ardından resimlerle bezenmiş bir öykü başlıyor kitapçıkta.

Bir köye yeni atanan genç öğretmen, köyün akil adamı Gazi Hızır’la tanışır, çok sever. Hızır dede genç öğretmene Kurtuluş Savaşı’nda nasıl savaştığını, o yüzden bu toprakların değerini çok iyi bildiğini anlatır. Gazi Hızır’ı sadece genç öğretmen değil, köy ahalisi de pek sevmektedir.

Genç öğretmen bir gün fen dersinde yağmurun nasıl oluştuğunu konvansiyonel yöntemlerle anlatmaya girişir: “Çocuklar, su güneşin etkisiyle buharlaşıp soğuk hava katmanlarıyla karşılaşınca yağmur olur.” Sınıf kıkırdamaya başlar. Çalışkan öğrencilerden Hızır’ın torunu Cemile parmak kaldırıp gülüşmenin sebebini açıklar:

”Öğretmenim, biz yağmur deyince Gazi Hızır dedem çok kızar, yağmur rahmettir diye anlatır. Yağmur diyen olursa bana haber verin, ona gününü gösteririm der. Dedem size gününüzü gösterecek, ona güldük.”

Bunun üstüne genç öğretmen köyün literatürüne uyum sağlar: “Gazi dede haklı çocuklar. Allah suyu yaratmasa, su buharlaşmasa değil ekmek hiçbir yemek olmazdı. Hayat dururdu.”

Ertesi gün köy ahalisi yağmur duasına çıkmaya hazırlanmaktadır. Duadan sonra inek mi yoksa koyun mu kurban edecekleri konusunda küçük bir kararsızlık yaşadıktan sonra Çanakçı Dede’nin türbesinin yolunu tutarlar. Gazi Hızır’ın telkiniyle genç öğretmen bu duaya elbette sınıfını da getirir. Çocuklar duanın yağmur yağması için ne kadar gerekli olduğunu bu kez de köyün imamından dinlerler.

Sonrasında tabii ki yağmur yağar. Çocuklar neşeyle bahçeye fırlayıp tekerlemeler söylerler: “Yağ yağ yağmur, teknede hamur, ver Allahım ver, sicim gibi yağmur.”

Orası artık doğa kanunlarına yüzde 100 vâkıf evlatların yetiştiği neşeli bir köydür.

Ezgi Başaran’ın bunun üzerine ne Büyükşehir Belediye Başkanı’ndan, ne İstanbul Halk Ekmek’in Müdüründen, ne de hikâyenin yazarından kendine geri dönüş olmadığını anlatıyor. (Başaran’ın yazısının tamamı burada)

Bunu okuduktan sonra, bu konuda burada yazıp yazmamayı düşündüm. Din ve siyaset, burada çok değinmek istediğim konular değil. Maalesef rahat tartışamıyoruz bu konuları. İş bir yerden sonra “siz-biz”e dönüşüyor. Ne dinin, ne siyasetin, blogumun gündemiyle doğrudan alakası yok zaten.

Ama bu konunun var. Deniz, birkaç sene sonra okula başlayacak. Gittiği bir okul gezisinden dönüşte eve böyle bir kitapçıkla gelse, ve bana “Anne, yağmur deme, rahmet de” dese, ben ona ne derim? Nasıl cevap veririm?

Köyün öğretmeni, sanki gittiği yanlış bir yoldan dönmüşçesine, olayı bilimle anlatmaktan vazgeçip yağmur duasıyla açıklarsa bana ne demek düşer?

36 Yanıt

  1. tübitak yayınları derim:)haaaaaaaa neyseki bizim çocuklar duanın gücü ile bilimin gücü arasındaki farkı anlayacak olgunluktalar;))))))))))

  2. bilimle ruhaniyet arasindaki kopukluk degil mi bugun dunyanin yasadigi sorunlarin buyuk kisminin sebebi? rahmet mi yagmur mu tartismasi degil, bu hikayeyi tasvip ettigimden de degil, ama okullarin cocuklari sadece “bilimsel dogrular” ile, sadece olculebilen, goze gorulebilen, lineer mantikla yetistirmesi de saglikli degil, bunu da tartismak lazim…
    Ken Robinson’un yaklasimi bunu cok iyi ifade ediyor, bu videolari izlemenizi oneririm, konunun ozune cok iyi temas ediyor robinson:

    asil egitimin durumunu tartismak, konunun kaynagina bakmakta fayda var…

    • yalnız okula bilim öğrenmeye gidiyor çocuklarımız ruhaniyet aileyi ilgilendiren bir durum.ailenin doğrusuna göre ailenin vermesi gereken bir eğitim.hindistanda karşılaştığım birisi who is your god? dedi bize tanrınız kim? bu bakış açısına gözümüzü kulağımızı kapatıp yağmur rahmettir mi diyeceğiz her türlü insana.farklılıkları bu kadar mı yok edeceğiz?

  3. haklısın tatlım.. çocuklara aççıklanacak en iyi yol elbette bilimsel yöntem olmalı ama şunu da unutamayız herşey pozitif bilim değil. Bunu din dışında enerji olarak düşünün. güzel sözün suyu bile nasıl etkilediğini araştıran emotoyu hatrlayın. sözler ve dualar.. enerjiyi yönlendirir. Buna ister din adı altında dua,ister dilek, ister kuantum, ister karma. ne derseniz deyin. dolayısıyla yavrularımıza bence bilimseli verirken varoldukları evrendeki enerji etkileşimlerinden bahsetmemiz de lazım. ama asla bunu siyaset ve din ile belli şekilllere ve kurallara bağlayıp, saptırmamamız da lazım.ben bütün annelerimizin bu konulardaki içgörüsüne kendi içim gibi emin olarak inanıyorum. Sizler doğumun doğallının önemini bilen anneler olarak bu konuda da çocuklarınıza herşeyi saptırmadan en iyi şekliyle açıklayabilirsiniz. Ve onlar da rahatca algılar.Benim endişem cahil kesimde olabilecek olanlar.. vah vah

  4. içim kaldırmıyor artık. dayanamıyorum bu olan bitene. nasıl cevap veririz, nasıl anlatırız inan bilmiyorum.

  5. Bir kere hikaye bir çocuk için hiç de çekici bir hikaye değil. Çoğu çocuk ya sonuna kadar okumamıştır, ya okumuş ama eğlenceli bulmamıştır ya da verilmeye çalışılan mesajı anlamamıştır.
    Bu tür boş hareketleri ciddiye almaya gerek yok. Benim kızım getirirse bu kitapcığı “Bak yavrum” der ve kitapcığı gözü önünde yırtar çöpe atarım; o kadar!

  6. Bense çocuklarımın, olayın fiziğini öğrenirken, bu fizik kanunlarını koyan bir yaratıcı olduğu bilgisini de almasını isterim. Her şey doğa kanunlarına göre kendiliğinden gerçekleşiyor fikri, benim çocuklarıma benimsetmek istemeyeceğim ve benimsetilmesini istemeyeceğim bir fikir.
    Sonuçta herkes kendi dünya görüşünü evlatlarına aktarmak isteyecektir, farklı dünya görüşlerine saygı duymayı öğreterek.

    • Doğru söylüyorsunuz. Ama işte okul ortamında tek bir görüşü anlatınca dışlanan görüşler mutlaka oluyor.

      Herkesin kendi dünya görüşünü evlatlarına aktarması farklı şey, okul ortamında, farklı dünya görüşlerinden gelen bir sürü çocuğa tek bir inancın, görüşün anlatılması farklı şey.

      • Haklısınız. Sizi çok iyi anlıyorum. Ben de bundan rahatsızım. Çünkü mesela yaratıcı bilgisi verilmeden anlatılanlar benim çocuğumun zihninde istemediğim bir düşünce tarzının gelişmesine sebep oluyor. Ben çocuğuma, bir kuşu gösterirken bile Allah ne güzel yaratmış, bizim için onlarla gökleri süslemiş eklentisi eklerim. Bu şekilde okulda anlatılması, bu şekilde düşünmeyen anne babaları rahatsız eder, diğer türlüsü de beni. Bahsettiğiniz “siz-biz” düşmanca ayrımına geldiğimi düşünmeyin. Çözümü ben de gerçekten bilmiyorum.

  7. Yagmur rahmettir egitimini vermek kamu kurumlarinin yapmakla yukumlu oldugu bir durum degil. Ben hristiyan bir vatandas olarak devlete benim cocuguma inanmadigim bir yaklasimi ogretsin diye vergi vermiyorum. Bu brosurler ozel finansmanla degil benim gibi vatandasin verdigi parayla basiliyor. Cocuguma sadece muslumanlarin inanabilecegi dini aciklamalarin ogretilmesini haksiz buluyorum. O zaman Isa’nin mucizelerini de anlatan burosur de basilmasi gerekir. Bunu yaparlar mi? Hic sanmam.

  8. bilimle dini karşı karşıya getirmesinin dışında abes olan bir yazı göremedim.sanıldığının aksine bilimle din karşı karşıya değil ikisi iç içedir.yüzde doksan dokuzu müslüman olan bir ülkede bu tarz kitapların yayınlanması yadırganacak bir durum değildir.malesef kişiler kendilerine empoze edilen din kavramını yeteri kadar tanımadıkları için “öcü” olarak değerlendirmektedirler.bir çocuk ne kadar çok bilimle iç içiyse o kadar da dinini ve gerekttirdiklerini öğrenmelidir.

  9. Eger oglum bu kitabi okumus olsaydi, uygun bir dille kitapta neyin yanlis neyin dogru oldugunu anlatmaya calisirdim. ama okumadiysa da direk cope atardim.

    Bir de kitapta “Duadan sonra inek mi yoksa koyun mu kurban edecekleri konusunda küçük bir kararsızlık yaşadıktan sonra Çanakçı Dede’nin türbesinin yolunu tutarlar.” dua dan falan gectim bu türbe olayi da ne oluyor? Ne isteyeceksek Tanri dan istemeliyiz.

  10. Hala türbelerden medet uman bir toplumuz 🙂 ayrıca bir şey isterken bile karşılığında Allah a birşey sunmak hiç bana göre değil. ” Allahım sınavı geçersem söz horoz kesecem” ee geçmezsek küsecez öyle mi? çünkü Allah sınavı geçmemizi istemedi. tövbee tövbee

  11. Bilimle dinin karşı karşıya geldiğini savunan görüşe de ayrıca ne diyeceğimi bilemiyorum. Arkadaşım, okula sen çocuğunu niye gönderiyorsun: Bilim öğrensin diye değil mi? Çocuğunun ahlakını, vicdanını, dini duygularını eğitmek okuldaki öğretmenine kalmışsa vay o çocuğun haline.
    Dünyadaki insan kadar din inanışı vardır. Benim çocuğuma öğreteceğim Allah inancıyla, senin çocuğuna öğreteceğin farklıdır. Dolayısıyla devlet kurumundaki bir öğretmenin benim çocuğuma din terbiyesi vermesini istemem, zira benim ailemdeki din anlayışı ile uymaz kesinlikle.
    Bizde öyle hayvan kurban etmek, Allah’a rüşvet teklif etmek, Allah’la aramıza bir takım şıh şeyh hatta ölü insanların hatıralarını sokmak gibi hususlar olmadı, olamaz. Benim çocuğuma bu tür bir din anlayışı yüklemeye çalışanın karşısına dikilirim. Kimse de bana bu anlayışın da çocuğuma öğretilmesi gerekli bir anlayış olduğunu izaha kalkmasın rica edeceğim.

  12. İşte AKP zihniyeti budur…

    • hatta bu zihniyet sınıfta Atatürk köşesini kaldırmış ve kitaplardaki atatürkçülük konularını azaltmıştır…

  13. Tek kelime ile “inanamıyorummmm”… !!!
    bu nasıl bir eğitim dili, bu nasıl bir konu, bu “adına hikaye ile diyemeyeceğim yazıda küçücük çocukların akıllarına neler konulmaya çalışılıyor böyle…

    Ülkenin %99unun müslüman olması hiçbirşey ifade etmez %1 dedğiniz kişiler de hak sahibi, inanan inanmayan herkes hak sahibi, isteyen evinde ailesinde dini eğitimini verir(ki bence oda çocukken değil anlayabildiği ve secebildiği yaşa geldiğinde yapılması gereken birşeydir)
    Ama bir okul gezisi sonrasında çocuklara hikaye kitabı adı altında böylesi şeyler dağıtılması gerçekten kabul edilemez bir durum…

  14. Lafım kitabı çöpe atmaktan bahseden annelere; çocuğunuza İslam dinini öğretmek istemeyebilirsiniz, Müslüman olmayabilirsiniz ama saygılı olmayı bir insanlık koşulu olarak öğretmek zorundasınız. Müslümanlıkla alay etmek, küçümsemek bir insana yakışmaz; zira gerçek bir Müslüman da insanları kıracak, küçümseyecek davranışta bulunmaz. Bir üniversite mensubu olarak yemekhane önünde İncil dağıtan misyonerleri kırmamak için İncil’i almışlığım ve evde muhafaza etmişliğim vardır. Sizin gibi çöpe atmazdım ve atmadım da, çünkü insanlığa karşı saygılıyım. İstediğiniz kadar çirkeflik yapın, aşağılayın, ama gün gelecek dünya değişecek, umutluyuz, dua ediyoruz ve Allah’tan ümidimizi kesmiyoruz. Allah sizi ıslah etsin inşallah!

    • Saygı konusuna kesinlikle katılıyorum. Çocuklarımıza farklı inançlara, başka görüşlere saygı duymalarını öğretmek insan olmakla ilgili verebileceğimiz en doğru meziyet olsa gerek.

      Ancak şöyle bir şey var: Burada verilen bir hikaye kitabı değil mi? Eğer verilen bir kutsal kitap olsaydı (ki o da yakışık almazdı, o ayrı) o zaman bu kitabı çöpe atmak, evet, dine saygısızlık olurdu. Ama burada kitabı çöpe atarak yapılan saygısızlık dinden ziyade kitabın yazarınadır diye düşünüyorum, ki, oğlumun hediye gelen -beğenmediğim- kitaplarını bile atabilen bir insan değilim. Kaldırıp saklıyorum da, yazılmış bir şeyi yırtıp atmaya elim varmıyor.

      Son olarak, “dünya değişecek” derkenki kastınızın “herkes farklı inançlara, farklı görüşlere saygı duyacak, kimse kimseye kendi görüşünü empoze etmeyecek” olduğunu umuyorum.

    • muslumanlik dediginiz sey, yagmur duasina cikmaksa, ya da türbeye gidip bir oluden medet ummaksa, ben buna muslumanlik demem. muslumanligi herkes kendi istedigi, dogru bildigi gibi yasar. buna da kimse karisamaz. inanc kisi ve tanri arasindadir.

      ayrica cope atmak konusunda, kutsal bir kitaptan bahsetmiyoruz, hikaye kitabindan bahsediyoruz. evimde, cocugumun tazecik beynini allak bullak edecek bu tip bir kitabin bulunmasini asla istemem.

      ayrica cocugum neye inanmak istiyorsa ona inanacak. ben ona tabi ki kendi inandigimi, bildigimi anlatacagim. ve emin olun cocugum cevresindeki insanlara hatta hayvanlara, benden, baskasindan bile daha saygilidir.

  15. Müslümanlıkla alay eden ve küçümseyen bir yoruma rastlamadı ben okuduklarım arasında.
    Ayrıca kimsenin dinini tespit, kimseye düşmez. Müslümanlığı ben çocuğuma öğretebilecek seviyedeyim çok şükür, Halk Ekmek Müdürü’ne kalmamış benim çocuğuma din eğitimi vermek.
    Ayrıca bir İncil’i çöpe atmak ile 1 sayfalık uyduruk hikaye broşürünü çöpe atmak arasında sanırım bir fark vardır sanırım. Demek eskimiş, yırtılmış bir İncil ya da Kuran’ı da bu kitaplara tapan zihniyet yüzünden kaldırıp atamayacağız korkumuzdan.
    Müslümanlık kimsenin tekelinde değil bildiğim kadarıyla ve herkes inancından kendisi sorumludur, bir başkasının inancını ya da inancının derecesini sorgulamak kimsenin haddine değil.
    Ayrıca Elif çok iyimser yaklaşıyorsun sanırım, “kimse kimseye kendş görüşünü empoze etmeyecek” diye uman bir kişinin yazısına benzemiyor hiç yukarıda yazılanlar.

    • Üzgünüm ama yanılmışsınız hakkımda, ben sadece iyi niyetimle herkesin farklı inanç ve yaşamlara saygı duyacağı huzurlu bir ortamı kastetmiştim. Zira toplumun %99’nun Müslüman olduğu ama dinini yaşamak isteyen insanlarımızın özgürlüklerinin kısıtlandığı bir ülkede yaşıyoruz. Konuyu dağıtmak istemiyorum, anlayan anladı ne demek istediğimi…

  16. Cocuklara cok faydali olabilecek boyle bir gezinin bu sekilde golgelenmesine ne gerek vardi? Cocuklarin ideolojik savaslara alet edilmemesi gerekiyor.

  17. burada amac o kadar belli ki.. gayet acik bir sekilde pozitif bilimin karsisina din ve hatta hurafeler, turbeler gibi kavramlar cikariliyor.. bir kamu kurumu tafarindan boyle bir kitap dagitilmasi kamu kurmunun hangi ellerde oldugunun ispatidir. ayrica oradaki gozetmenler de (ogretmenler) cocuklara birsey dagatilacaksa bunu kendileri teslim almali incelemeli ve ona gore dagitmalidir. cinsel icerikli kitap dagitsalar ogretmenler buna goz yumacakmiydi? biz de en azindan biliriz ki devlet okulu ya da ozel okul olsun, cocugumuzu emanet ettigimiz ve arastirip gondermeye karar verdigimiz ogretmen ona gercekten de goz kulak oluyor..

  18. Oncelikle merhaba tum bu blogu takip eden yorum yazan bayanlara… Tum yorumları okudum. Ve bir cok yerde takilip acaba yanlis mi anladim diye tekrar okudum.
    Ben neden bu kadar hosgorusuzce yaklasim gosterildigine inanamiyorum.(Elif Hanim siz haric) Cunki coksaygili ve mesafeli yaklasmissiniz konuya inancin getirdigi gorusleri elestirmeden, kisilerin inanclari icin yaptiklarina saldirmadan yazmissiniz.
    Neden bu kadar hosgorusuz davraniyoruz. Sizler ,eger cocugumuz boyle bir kitabi getirirse gozunun onunde yirtar cope atarim demissiniz. Cocugunuza izah edip karari ona birakmaktan neden bu kadar korkuyorsunuz? Nedir ki bu derece dinimize olan korku ve cocugumuza olan guvensizlik?
    Ben Melbourne de yasiyorum. Bu kadar cok kulturlu ve inanclarin bir arada saygiyla yasayabildigi nadir ulkelerden birindeyim. Burda muslumanların hatta cok radikallerin bile ozgurce yasamasina izin veren bir ulke var. Sizler bir bireysiniz. Ve bireyler anlatir izah eder ama asla yargılı davranmaz diger inanclara! cocuklarimiza secme ozgurlugunu vermeye bile tahammul edemezsek biz, peki bizden baska kimler onlara secim ozgurlugu taniycak???
    Kitap konusu ise, manevi kitaplarlada aciklanir bilimsel kitaplarlada aciklanir veya her ikisylede aciklanabilir bu da ailenin gorusune vizyonuna kalmis. İkisinide hosgoruyle ve tahammulle anlatabiliriz cocuklarimiza. Herseyi ogretmekle yukumlu olan ebeveynler, cocuklarinin icindeki dua-din bilim- gibi boslugu anlatarak onyargisizca kitaplardan okuyarak doldurmalilar. Asla tek yonde olmamalı .destekleyici unsurlardır ve bunlari birbirinden ayirirsak iclerindeki bosluk elbette ilerki donemlerde gucsuzlukle ve psikolojik belirtilerle ortaya cikacaktir. Hicbirini birbirinden koparamayiz. Yalnizca ne bilim olur ne de baska birsey. Cocuklarimizi tek yonlu degilde bu yonleriyle de kuvvvetli bireyler olmalarina yardimci olalim.
    Sevgiler hepinize.
    Elif hanim basarilar

    • Merak ettim de sormak istiyorum: “Sizler bir bireysiniz. Ve bireyler anlatir izah eder ama asla yargılı davranmaz diger inanclara! ” derken hangi inancı kastediyorsunuz? Benim müslüman olmadığımı ya da Allah’a dua edilmesi gerektiğine inanmadığımı nereden biliyorsunuz?
      Bir dileği gerçekleştirmek için yapılan türbe ziyaretlerinin Müslümanlık’ta yerinin olmadığını ve Allah’a şirk koşmak anlamına geldiğini Diyanet İşleri Bakanlığı söylüyor. Şimdi din konusunda en yetkili kurum bunu söylerken, Halk Ekmek Müdürü benim çocuğumun aklına böyle bir Müslümanlık karşıtı hareket sokacak ve ben çocuğuma seçim hakkı mı tanıyacağım? Çocuğum 18 yaşını geçmiş olsa tanıyayım tabii, gitsin türbelere çaput filan bağlasın. Daha akli baliğ olmamış ilkokul öğrencisine nasıl anlatırsınız ölü insanlarla Allah’a dilek iletmenin İslamiyet’te yeri olup olmadığını?
      Melbourne’de sizin vergilerinizle broşür bastırılıp okula gönderdiğiniz çocuklarınıza Hristiyanlığın Papalık makamı tarafından kabul görmeyen batıl inançlarını olağanmış gibi gösteren kitapcıklar verip “Bu ülkenin çoğunluğu Hırisriyan hem zaten bu uygulamalar da Hıristiyanlığın kendisidir” deseler, çocuğunuza nasıl bir açıklama yaparsınız? Deveye demişler neden boynun eğri; nerem doğru ki demiş.
      Eğer batıl inançları Müslümanlıkmış gibi göstermeye kalkarlarsa, hem de bunu benden alınan vergilerle yapıp bir de benim çocuğumun dini inanışlarını yozlaştırmaya kalkarlarsa; sizi bilmem ama ben buna asla müsamaha edemem.

    • çok alakasız olacak belki ama çocuklarımıza seçme hakkı tanırsak kereviz yerine hamburgeri tercih ederler. her hakkın bir yaşı, zamanı var bence ve din eğitimi de bu “zamanlı” şeylerden biri. ayrıca bir tek bu broşürün zararsız olduğunu savunan kişiler müslümanmış gibi bir izlenim ediniyorum sanki. ben de müslümanım ama ben de türbeydi, kurbandı pek hoşlanmadım yani…

  19. madem paylaşım paylaşıyorum.
    sadece anne ve babanın bildikleri ve bildirdikleri ile çocuk yetiştirmiş sayılamayız. bence farklılıklara ve farklı yönlere, ifade ve düşüncelere izin verilmeliki sorgulayabilsin…
    ayrıca lütfen bilip bilmeden buradaki arkadaşları yanlış yönlendirmeyelim:
    1. Sınıflardan Atatürk Köşesi kalkmamıştır. Yazı tahtalarını üzerinde Şeref Köşesi ve panolarımızda Atatürk Köşeleri vardır ve aktif olarak derslerimizde kullanıyoruz.
    2. Atatürkçülük konularıda inanın bizim zamanımızdaki (80 li yıllar…) kitaplardan çok daha iyi işlenmektedir. Ben Türkiye Cumhuriyetinin Öğretmeniyim. Okullarımızı yanlış tanıtmayalım sayın “Berivan Acar”…

    • Zehra Hanım siz öğretmen misiniz?

    • Zehra Öğretmenim, “sadece anne ve babanın bildikleri ve bildirdikleri ile çocuk yetiştirmiş sayılamayız. bence farklılıklara ve farklı yönlere, ifade ve düşüncelere izin verilmeliki sorgulayabilsin…” diyerek çok doğru söylüyorsunuz ama bir de yazıda geçen olayın koşullarını göz önüne alın lütfen.
      Madem öyle o zaman sayın Halk Ekmek Müdürü’nden rica edelim “Allah yoktur” anafikirli ateist yaklaşımlı bir broşür ile “Allah vardır ama din yoktur” diyen dest ve hatta “Baba, Oğul, Kutsal Ruh üçlemesi”nin doğruluğunu anlatan broşürler bastırıp bunları da ilköğretim çağındaki çocukların ellerine tutuştursun.
      Ne de olsa farklı düşünceler çocuklarımıza kimden ve hangi koşulda gelirse gelsin izin verilmeli…

  20. bu konu beni de çok kaygılandırıyordu. O yüzden okul seçiminde çok titiz davranmaya çalıştık. Şu anda okuldan da öğretmenlerin yaklaşımından da memnunuz. Biliyorum ki içinde bulunduğumuz zaman ve konjonktür gereği çocuklarım er geç bu şekilde bir takım yaklaşımlarla karşılaşacaklar. Ama o zamana kadar umarım onlara bilimsel gerçeklik peşinde koşmayı , hurafelere kulak asmamayı öğretebilmiş oluruz.

Yorum bırakın