Anneliğe alışmak

Anladık ki çokça anne doğumdan sonra şöyle güzelce bir sarsılıyor. Çoğu “lohusa hüznü” ya da “lohusa sendromu” denilen ruh haline gömülüyor. Bazıları için ise bu bir adım daha ileriye gidip “lohusa DEPRESYONU”na dönüşüyor.

Ama hüzün, ama depresyon, gerek daha önce yazdıklarıma, gerekse en son Derya’nın sobesine cevap olarak yazdığım yazıya gelen yorumlar ve özellikle de Selen’in yorumu beni bu konuyu biraz daha irdelemeye itti.

Demişti ki Selen:

2 ayin sonunda bogurerek 2 saat aglayip daha da aglamak istedigimi farkettigimde doktora gitmeye karar verdim. Psikyatristim lohusa sendromunu ikiye ayirdi. Lohusa huznu (aynen elifin dedigi gibi) ve lohusa depresyonu ki bu benim yasadigimdi. 3 ay kabus gibiydi, simdi ise bir masal yasiyorum. Sabah erken kalkacagim oglumu koklamak icin ama bir ara cok uzun bir yorum yazmaya niyetim var.

Ve işte o “uzun yorum”u aşağıda.

Devamı için tıklayın.

Lohusa sobesi

Taze anne Derya sormuş, ben de yanıtladım.

1- Lohusalık denen hadise sizce tam olarak nedir?

Derin henüz birkaç haftalıkken şöyle tarif etmişim yeni anne olmayı:

Yeni Anne’lik çok tuhaf bir şey… Öyle bir garip enerji geliyor ki insana, gece defalarca kalkmanıza ve toplamda 5-6 saat bölük pörçük uyumanıza rağmen gündüzleri mutlu mesut geziyorsunuz. Devamı için tıklayın.

Bir devrin sonu

Cuma günü kadın doğum doktorum Kübra Taman‘la doğum sonrası kontrol randevum vardı. Aslında bir hafta daha erken olacaktı, ama programlarımız uyuşmayınca biraz gecikti.

Beni tanıyacak kadar blogu takip edenler benim bazen çatlaklık derecesine varan duygusallığımın da artık farkındadırlar diye düşünüyorum. Nitekim birçok kadının “yoluna devam etme” randevusu olarak gördüğü bu görüşme benim için “bir devrin sonu” anlamına geliyordu.

Devamı için tıklayın.

“Süt yapsın” diye tatlı tüketmek zorunda de-ği-liz!

Siz de benim gibi “onu ye, süt yapsın”, “bunu iç, sütün artsın” diye tacize uğrayan yeni annelerden misiniz?

Bu nedir yahu?!

İlk günlerde sesimi çıkarmıyordum. Hani lohusaydım falan, zaten yeterince kapris yapıyordum, bari biraz söz dinlermiş gibi görüneyim diye uslu uslu içtim lohusa şerbetlerini, kaynarları… Şeker komasına girmek pahasına bile olsa!

Devamı için tıklayın.

Kırk gün… Kırkı da birbirinden uykusuz gün…

Derin dün kırk günlük oldu. Kırkını çıkardı. Kırklandı. Kırk uçurdu. Her neyse işte…

Bir öyle, bir böyle, kâh gülerek, kâh ağlayarak, ha düzene girdik, ha gireceğiz dediğimiz kırk gün…

Devamı için tıklayın.

Lohusa Cinleri dedikleri…

İnsanın aklı kendine ne biçim oyunlar oynuyor bazen.

Bilmiyorum lohusalıktan mı, uykusuzluktan mı, nedir? Gözümün önüne acayip senaryolar geliyor.

Devamı için tıklayın.

Dördüncü haftadan notlar…

Derin yarın dört haftalık oluyor bile.  Beklenen doğum tarihi olan 23 Nisan’da tam bir aylık olmuş olacak benim aceleci oğlum.

Son bir iki haftayı nasıl, ne şekilde atlattık, bir bakalım:

Devamı için tıklayın.

Test edilip onaylanmış Yeni Anne uygulamaları

Aklımdan uçup gitmeden aşağıdakileri paylaşmak istedim.

Bunların çoğu bizim Deniz zamanında edindiğimiz, ya doktordan, oradan-buradan duyduğumuz, ya da tecrübeyle bir şekilde keşfettiğimiz uygulamalar.

İnsan ne kadar kitap okusa da bazı şeyleri yaşamadan, tecrübe etmeden fark edemiyor.

Aşağıdakilerin özellikle de ilk anne-babalığını yaşayanlarını işini kolaylaştıracağını umuyorum.

Devamı için tıklayın.

“Yeni Anne” olmak…

Derin'in 12 günlük ayağı annesinin elinde...

Gidip geliyor ruh hallerim… Bir yandan “Korkacak hiçbir şey yokmuş, yeni bebek ne kolaymış, sürekli uyuyor zaten” diyorum. Sonra an geliyor, uykusuzluk başıma vuruyor, “Bir an önce geceleri uyuyacak kıvama gelse!” diye yalvarıyorum.

Dün gece yine iki saatte bir meme istedi Derin oğlum.

Devamı için tıklayın.

Bizden kısa kısa haberler…

Hastanedeki yazı yazma verimliliğimi eve çıktıktan sonra devam ettiremeyince kaç gündür habersiz kaldı blog. Her ne kadar vücudum uyumak istese de yatak odasına bütün gücüyle giren güneş beni uyutmayınca iyisi mi iki satır karalayayım dedim.

Devamı için tıklayın.