Huzur çok uzakta değil aslında

Huzuru çok da uzakta aramamak lazım bazen. Peşinden gittiğimiz şey yanı başımızda olabiliyor aslında.

Tatili yarıda kesip döndük diye hayıflanıyordum. Hoş, Pazartesi dönmeseydik en geç bugün dönecektik ya… Ama planımız dışında işleyince olaylar, hele de çocuklar hastalanınca canımız sıkılmıştı istemeden.

Dünden beri ailecek evin içindeyiz. Paphia’yı gezdirmek, ekmek almak, Derin’i parka indirmek dışında adım atmadık dışarı. Meğer ne çok özlemişiz evin içinde olmayı. Ailecek plansız, programsız, okula, işe, sinemaya yetişmeye çalışmadan, evin içinde hiçbir şey yapmamayı.

Ara sıra çocuklar fıttırıyor. Özellikle de Deniz’e evin dar geldiği oluyor. Hele de ateşlenince, ateşi düştükten sonra bir enerji patlaması yaşıyor. Doğan’la paslaşıyor, paylaşıyoruz.

İki gündür kıyak geçiyoruz Deniz’e. Kendi sözleriyle “çok çok biraz hasta olduğu için” yemeğini televizyonun karşısında yedi. Star Wars filmleriyle resmen tanıştı artık. Yoda’yı yarasaya benzetti, Darth Vader’in maskesini kaldırınca içinden Anakin’in çıkacağını düşünüyor.

Legoyla oynuyoruz. Çocuk sahibi olmanın en keyifli yanlarından biri herhalde bu oyuncak oynama işi. Benim zamanımda Lego yoktu, kız kardeşim büyürken halamlar Almanya’dan getirdiydi de öyle tanıştıydım. İşte şimdi o zamanların acısını çıkarırcasına oynuyorum Legolarla.

Manava gittik Deniz’le. Sitenin hemen arkasındaki mahalle manavına gidiyoruz genelde. Adam bana kolonya, Deniz’e şeker ikram edince ikimiz de şaşırdık önce. Uzun zamandır kimse kolonya ikram etmemişti bana. Kokusunu bile unutmuşum neredeyse.

Derin ayrı bir alem. Emeklemesine ramak kaldı. Sözüm ona hareketsiz, ama koyduğun yerde durmuyor. Deniz’in eski oyuncaklarını çıkarıp serdim önüne. Ama gözü Deniz’in diğer oyuncaklarında. Deniz bir yandan onu oynatmaya çalışırken, bir yandan da paylaşamamaya başlıyor. İkisini seyretmek çok zevkli. Derin, ah Derin, ısırmalık oldu. Babası kucağına alınca öpmeden duramadığını söylüyor. “Hastalık bu ya” diyor. “Çekirdek çitletmek gibi.”

Yemekten sonra Derin’i babası uyuttu. Üç dakika sürmedi uyuması. Bana mı yapıyor kerata, anlamıyorum. Ben uyutmaya çalışınca dakikalarca sürünüyoruz. Sonrasında sırt ağrısından duramıyorum.

Deniz’le yatmadan önce 45 dakika kadar kitap okuduk. Odaya erken gidip uykuya yetişmeye çalışmak zorunda olmamak ne güzel. Baba evde olunca her şeyi vakitli yapabiliyoruz. Yemek gecikmeyince uyku da gecikmiyor.

Yattı çocuklar. Ortalık bize kaldı. Ev sessiz. Ev huzurlu.

Camdan dışarı bakıyorum. Site bomboş. Karşı blokta bir ışık. Yan blokta iki ışık. Bir de biz. O kadar.

Kimsecikler yok. Sadece İstanbul’da değil, sanal dünyada da. Facebook sessiz, bloglar kimsesiz.

Böyle yazmak da bir başka keyifliymiş. Hani herkes şehir dışına çıkınca sokaklarda gezmenin ayrı bir keyfi olur ya… İşte şimdi sadece blog değil, sanki tüm internet bana kalmış, sadece kendime yazıyormuşum, web sitelerinde bir tek ben geziniyormuşum gibi geliyor.

Öyle olmadığını bilsem de, öyleymiş gibi düşünmek tuhaf bir huzur veriyor.

11 Yanıt

  1. ne kadar güzel yazmissin Elifcim..
    Huzur cok uzaklarda degil aslinda…
    bol huzurlu,keyifli günler diliyorum

  2. Huzur dolu bir bayram dilerim…

  3. iyi bayramlarrrrrrr

  4. Dün yazacaktım aslında hastalıktan dolayı geri döndüğünüzü yazdığın yazı için, ama sonra vazgeçmiştim. Hastalıktan dolayı geri dönmüş olsanızda evinizde bir arada olmanın keyfini çıkartın diyecektim ama baktım bugün bu yazında bundan bahsetmişsin 🙂 (of nasıl da devrik bir cümle olmuş, idare et Elif’cim gözlerimden uyku akıyor :))

    Bir arada olmanın tadı paha biçilemez, öyle değil mi 🙂 sevgiler

  5. evet yorumlarda az olmuş sanki yazının sessizliğini bozmak istememişiz gibi.. ama ben bozuyorum izninizle, çok güzel yazmışsın yine elif, teşekkürler..

  6. diş çıkaran nihat da huzursuz 😦 bizde evdeyiz…. as olan aile ve evdeki huzur…

  7. tam da bu anlattıkların sebebiyle huzur çok uzakta aslında. çalışmak zorunda kalmalar, çok çalışmak zorunda kalmalar, paraya bu denli ihtiyaç duyup bu denli zor kazanır halde olmalar sebebiyle, en çok huzur duyduğumuz ailecek bir arada olma halini yılda bir iki kez bayramlar sayesinde yaşayabiliyoruz. onun dışında ailemize, sevdiklerimize doyamadan, çalınmış, sıkıştırılmış zamanlar yaşıyoruz ve hep bir yanımız eksik, bir yanımız tatminsiz, huzursuz bu yüzden. sevdiklerimizle mutlu bir yaşam için çalışmamız gerekirken, çalıştığımız için sevdiklerimizle mutlu bir yaşam süremiyoruz.

  8. bakkalın neden şeker ve kolonya tutmasına şaşırdınız siz evinize gelen misafirlere ne ikram ediyorsunuz merak ettim benim tanıdığım herkez bayram ikramında bunları kullanır

  9. Ben Derin’in babasında 3 dakikada uyumasına takıldım direkt. Algıda seçicilik sanırım. Benim küçükmoğlum da öyledir, sanki tüm eziyeti bana. Babasına anlattığımda inanmayacak nerdeyse.. E, bak uyudu, demiyor mu bir de.. Sanırım, emzirince süt kokusu onları hırçın yapıyor, bizim yanımızda o yüzden huzursuz oluyorlar. Bana öyle geliyor.

    Ben de kalabalık severim tak aksine.. İnsanların bir anda kaybolması, gitmeleri hep rahatsız eder beni. Biri bir yere gideceğim dedi mi, beni bir heyecan, telaş kaplar, ondan önce gidebilmek için. Gidemedim mi de buhranlar geçiririm..

    Ama okurken huzur hissettim, o da ilginç.. sevgiler

  10. Elif’cim ben de eteğimdeki ve göbeğimdekiyle ev tatili yaptım bu sefer. Muhtemelen son kez ayrı tatil yapma keyfi yaşattık babamıza, o İzmir’de. Biz de oğlum ve kızımla ev keyfi yaptık. Ama ben senin kadar çalışkan değilim yazma konusunda. Akşama yazayım bari bloguma 🙂
    Kuzulara geçmiş olsun, size de kalan tatil günlerinde keyfinize devam dilerim ….

  11. DERYA – canım sıkıldı sen böyle deyince. Geçenlerde nerede okuduğumu hatırlamıyorum, “yaşamak için çalışmıyoruz, çalışmak için yaşıyoruz” diye bir şey çarptmıştı gözüme. Senin söylediğine benzer.

    ŞULE – biz çok uzun seneler bayramları yurt dışında yaşadık. Ne gelenimiz oldu, ne biz kimseye gittik. Unutmuşuz kolonyayı da, şekeri de. Bir de manava meyve-sebze almaya gittiğimde bu tür bir ikram şaşırttı açıkçası beni 🙂

    DELİ ANNE – Sanırım babanın daha sakin yaklaşmasının da etkisi var. Ben daha sabırsız oluyorum, daha çabuk pes ediyorum, daha kolay sinirleniyorum niye uyumuyor diye. Baba daha sabırlı olunca çocuk da kendini bırakıyor herhalde. Allah onları başımızdan eksik etmesin, ne diyeyim 😀

Derya için bir cevap yazın Cevabı iptal et