Biz kendimizi ne zannediyoruz?

Allah aşkına, biz kendimizi ne zannediyoruz? Dünyada Türkiye’den başka ülke yok, düzen bizim koyduğumuz kurallara göre işliyor falan mı sanıyoruz?

Sabah uyandık, Doğan sordu: Saat kaç?

6:20 dedim.

Yoo, benim saatim 7:20 dedi, sevinerek.

Devamı için tıklayın.

Nilü’nün Gebelik Günlüğü, 32. hafta

Artık tam 8 aylık hamileyim. Kendimi şişmiş koca bir balon gibi hissediyorum. Ttek farkım hiçbir yere uçacak bir halim yok. Yatağa yatsam löp diye kala kalıyorum. Sağdan sola dönmek, yataktan kalkmak bile tam bir operasyon olmaya başladı.

Kısaca bu haftamın semptom listesi şöyle:

Devamı için tıklayın.

Hediye kitap: Gece Gelen Konuklar

Bu haftaki hediye kitabımız Mavibulut Yayıncılık‘tan.

Gece Gelen Konuklar, özellikle de 3 yaş civarında canavar-hayalet korkusu yaşamaya başlayan miniklere yönelik harika bir kitap.

Deniz’le bu kitabı okumaya başlayalı bayağı oluyor. Kitapçıya gittiğimiz bir gün, çizgi film kahramanlarının olduğu gereksiz bir kitabı almak için tutturmuştu. Ben de -o sıralar hayalet ve benzeri yaratıklara olan korkuyla karışık ilgisini bildiğimden- içini okumasam da Fatih Erdoğan ismine güvenerek “Deniz, bak burada canavarlı bir kitap var!” diyerek sürmüştüm önüne. Tabii ki de başarılı olmuş, ve diğer kitap yerine bunu alıp çıkmıştık.

Devamı için tıklayın.

İstifa Ettim Ben!

Aşağıdaki konuk yazı Blogcu Anne okurlarından Özden tarafından kaleme alındı.

***

Tam 4 ay önce bağımlı annelikten istifa ettim ben. Bilerek isteyerek bayağı da kararlı verilmiş bir istifaydı bu! Hee bu arada Özden ben. 20 aylık Kemal Emir in 16 ay boyunca oğluna bağımlı yaşayan annesi Özden.

Biraz geç geldi benim oğlum, e biraz da güç. Artık ondan mıdıır yoksa bendeki fazla gelişmiş x-large annelik içgüdüsünden midir bilemem ama tam anlamıyla bebeğine bağımlı bir anne oldum ben! Olmuştum daha doğrusu…

Devamı için tıklayın.

Uzatmalı Bakıcı

Küçükken gazetelerde karşıma çıkardı: [Falanca ünlü isim] uzatmalı sevgilisi Filanca’yla bilmem nerede el el görüldü.

Anneme sormuştum “Uzatmalı ne demek?” diye. O da “Bir türlü ayrılamayan, bir öyle, bir böyle” gibi bir açıklama yapmıştı.

Biraz sabretseymişim, şu sıralar bakıcımızla yaşadığım ilişkiden yola çıkarak anlarmışım. Nitekim aynen de böyle uzatmalı bir ilişkimiz var.

Devamı için tıklayın.

İstanbul’da çocukla gidilecek yerler

Amerika’da yaşayan bir arkadaşımın arkadaşının Momaboard adlı bir web sitesi var. Momaboard, “dünyayı gezen bebekler ve onların ebeveynleri için” oluşturulmuş bir blog/site. Dünyanın farklı ülkelerindeki şehirlerden temsilcileri var. O şehirde yaşayan bu temsilciler o şehrin çocuklu hayata uygunluğunu değerlendiriyor ve sonuçları Momaboard’a giriyorlar. Böylece o şehri ziyaret etmek isteyen başka ülkelerden insanlar da ziyaretlerinden önce hazırlıklı oluyorlar. Devamı için tıklayınız.

Aç “1” Tırtıl

Fotoğraf: Simge Tuğçe Mertoğlu

Benim iki numaram, aç tırtılım, Derin oğlum bugün bir yaşında.

Bir sene önce bugün bu saatlerde evde derin derin nefes alıp veriyor, esneme hareketleri yapıyordum.

Bahar gibi bir Mart sabahına annesinin karnında uyanan Derin, ayın 23’ünü görünce asıl gelmesi gereken tarih olan 23 Nisan’a kadar sabredememiş, bir ay erken doğmaya karar vererek hepimizi şaşırtmıştı.

O günden beri de her şeyi kendi bildiği gibi yapmaya devam ederek hayatımıza renk katıyor.

Derin’e minik bir kutlama yaptık dün. Salı gününe denk gelen oyun grubumuza rekor bir katılımla 15 bebek-çocuk geldi. Çok şamatalı, bol bağırtılı, çok eğlenceli bir kutlamaydı.

Bırakayım da fotoğraflar konuşsun.

Detaylara gelince… Pasta, daha önce Deniz’in de doğum günü pastasını yapan Deniz Butik Pasta‘dan. Pastacı Deniz’e “Derin hep tırtıl gibi geziyor, hem de sürekli yemek yemek istiyor. O Aç bir Tırtıl!” diyerek siparişini verdiğim pasta kesme-de-yanında-yat kıvamında bir şahesere dönüştü. Deniz’in emeğine sağlık. Deniz’in pastalarını Facebook sayfasından da takip edebilirsiniz.

Fotoğraflar ise doğumve bebek fotoğrafçısı Latife Tunç‘un objektifinden. Latife bir yandan partinin etkin elemanlarından oğlu Ozan’la ilgilenmesine rağmen nefis kareler yakaladı. Ellerine sağlık.

Derin’e Pazar günü bir de aile partisi yapacağız. Güya kutlama yapmayacaktık. Bir de yapsaydık neler olacaktı, düşünmek istemiyorum.

İşte böyle… Erken doğumuyla, koliğiyle, kardeş kıskançlığıyla, jetlag’iyle bir seneyi geride bırakıp sağ salim bugüne geldik. Benim minik oğlum bile büyüdü, BİR yaşında oldu.

Dünden beri mail atan, Facebook’ta, Nurturia’da yazan herkes “Nasıl yani? Daha geçen gün ‘doğuma gidiyorum’ diye yazmamış mıydın?diyor. Vallahi ben de anlamıyorum nasıl olduğunu.

Şu zaman denen şey ne tuhaf…

***

Derin’in bir sene önceki doğum hikayesi burada

Nasıl oyuncak almalı?

Blogcu Anne okurlarından 9,5 aylık bir kız bebek annesi kızına ne tür oyuncaklar alması gerektiğini bilemediğini söylemiş. Çin malından uzak durmaya çalıştığını, zeka geliştirici oyuncaklardan emin olamadığını, kızının kitapları paraladığını anlatmış, ve eklemiş:

Piyasa beni tatmin etmiyor. Şu çalar gider hazır şeyleri de ben sevmiyorum, ne alınmalı, ne yapılmalı? Pek çok arkadaşımdan da aynı sıkıntıyı duyuyorum.

Yardımcı olur musun? Derin nelerle oynuyor?

Yardımcı olmaya çalışayım: Devamı için tıklayın.

Kaşla göz arasında

Hani derler ya, çocukları bir an yalnız bırakmaya gelmiyor diye… İşte şimdi öyle bir dönemde Derin.

Deniz kendini kurtardı. Yalnız başına oynayabiliyor. (Oynuyor mu, ayrı mesele!) Biliyoruz ki pencereden aşağı atlamayacak, ne bileyim, parmağını prize sokmayacak. Tabii ki ara sıra kontrol etmek gerekiyor ama en azından onu bırakıp tuvalete girebiliyorum.

Ya Derin? Na-mümkün! Bırak tuvalete girmeyi, başını çevirmeye gelmiyor. Doğrudan merdivenlere. Deniz’de hiç gerek kalmamıştı ama şimdi kapı yaptırmak zorunda kalacağız. Parmaklar prizlere. Etrafta dağıtılası ne var, ne yoksa Derin onun peşinde. Devamı için tıklayın.

Kardeşler arasındaki ideal yaş farkı

Bu blogda Sıkça Sorulan Sorular diye bir bölüm olsaydı, ikinci çocuğu yapıp yapmama ve kardeşler arasındaki ideal yaş farkı konuları listenin ilk sıralarında yer alırdı. Bu hafta yine bu konuda bir soru alınca artık konuyu buraya taşımaya karar verdim.

İkinci çocuğu yapıp yapmama konusu, herkesin maddi durumuna, hayattan beklentilerine, kariyeriyle ilgili ne yapmak istediğine  göre, vesaire değişecektir. Benim için bu hiçbir zaman konu olmadı. Ben her zaman iki çocuk istediğimi bildim. Ancak şimdi anlıyorum ki zor kardeşim. Bu zamanda iki çocuk zor. Maddi külfetini bir kenara bırakalım, ev hayatı bile çok zor. Evet, babaannem zamanında altı çocuk büyütmüş, ne televizyon varmış, ne de hazır bebek bezi. Ellerinde yıkarlarmış çocukların kakalı bezlerini. Ama o zamanlar hayat daha basitmiş. Çocuklar sokakta, bahçede büyürmüş. Biz şimdi doğaya aykırı bir şey yaparak bu çocukları apartmanlarda büyütmeye çalışıyoruz. Zapt etmek zor. Hafta sonu imanım gevredi iki minik canavarımla başa çıkacağım diye. Devamı için tıklayın.